Sedef bulaşıcı mı? Neden olur?

İlk kez Hipokrat’ın, eski Yunanca’da kaşıntı anlamına gelen “psora” tabiri ile teşhis ettiği sedef hastalığı, bugün bilinen kriterlere uygun olarak 1841 yılında Ferdinand Hepra tarafından tanımlandı. Türkiye’de ise bu hastalık, ciltteki lezyonların inciye benzetilmesi sebebiyle sedef adıyla biliniyor.

Sedef hastalığının çok fazla faktörden etkilenen bir hastalık olduğuna dikkat çeken uzmanlar, genetik yatkınlık, stres, sigara ve alkol tüketiminin hastalığın görülmesini ve alevlenmesini artırdığını belirtiyor.

Sanılanın aksine sadece cildi ilgilendiren bir hastalık olmayan sedef hastalığında, hastaların yaklaşık yüzde 60’ı bu hastalığı günlük hayatlarının büyük bir problemi olarak tanımlıyor. Özellikle kadınların ve genç hastaların sedef hastalığına bağlı olarak hayat kaliteleri daha çok bozuluyor. Sedef hastalarında romatizmal eklem rahatsızlığı, kalp-damar hastalıkları, inme ve depresyon da daha sık görülüyor.

Sedef hakkında yeterince bilgiye sahip olan hastalar bu hastalığı daha kolay yönetebiliyor. Bu nedenle hastalıkla ilgili doğru bilgiye sahip olmak ve lezyonlar iyileşmiş olsa bile hasta-hekim ilişkisini devam ettirmek büyük önem taşıyor.

Sedefin bulaşıcı bir hastalık olmadığının altını çizen uzmanlar, hastalığın lezyonlara dokunmakla veya başka bir yolla çevredeki kişilere bulaşmayacağını belirtiyor. Bununla birlikte hastalar, toplumun kendilerini dışlamasından duydukları rahatsızlık sebebiyle, sedef lezyonlarını gizlemek için şapka, eldiven gibi aksesuarlar kullanıyor, sıcak güneşli havalarda bile uzun kollu giysiler tercih edebiliyor. Bu sebeple, toplumda sedef hastalığıyla ilgili farkındalık yaratılması önyargıların kırılabilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Sedef hastalarının kendini toplumdan dışlanmış hissetmesini önlemek amacıyla, her yıl 29 Ekim’de düzenlenen Dünya Psoriasis Hastaları Günü’nde farkındalık etkinlikleri yapılıyor. Bu gün kapsamında yapılan çalışmalarla, hastaların lezyonları sebebiyle toplum tarafından etiketlenmesinin ve ayrımcılığa uğramasının önüne geçilmesi hedefleniyor.

Son Eklenenler

2 Yaş Altındaki Çocuklarda Antibiyotik Kullanımı Astıma Neden Oluyor

İngiltere'de yapılan 2 Yaş Altındaki Çocuklarda Antibiyotik Kullanımı araştırması Journal of Infectious Diseases dergisinde yayımlandı. Araştırmaya göre, yaşamın ilk iki yılında sık antibiyotik kullanan...

Diş İmplantı Nedir? İmplant Nasıl Yapılır? İmplant Çeşitleri ve Ameliyatı

Diş implantı, eksik dişler için çene kemiğine küçük bir ameliyatla yerleştirilen, titanyumdan üretilmiş yapay diş köküdür. Çene kemiğine yerleştirildikten sonra implantın kemikle kaynaşması beklenir....

Akalazya Hastalığı (Yutma Güçlüğü) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Yunanca da gevşemez anlamına gelen ‘’Akalazya’’ yemek borusunun alt ucundaki kasları gevşeyememesi ile karakterize bir hastalık olarak tanımlanıyor. Akalazya hastalığı yaklaşık her 100 bin ile 200 bin kişide bir görülen nadir bir rahatsızlık olarak biliniyor. Yutulan gıdalar yemek borusunda yukarıdan aşağı doğru oluşan yemek borusu kasılmaları (peristaltik hareketler) ile ilerletilir. Akalazya görülen bireylerde yemek borusunun alt ucu gevşeyemediği için içindeki gıdaların mideye geçirilmesi oldukça zorlaşır. Bu akalazya belirtileri bireylerde şikayet olarak çıkıyor. Memorial Dicle Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Taner Kamacı, akalazya ve merak edilenleri hakkında bilgi paylaştı.

Popüler Doktorlar

0 5 üzerinden

Dt. Songül Kahraman

Diş Hekimi
0 5 üzerinden

Uzm. Dr. Serkan Demir

Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim Ve Araştırma Hastanesi
0 5 üzerinden

Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Gülşah Kırımlı

Benzer İçerikler